Çalışan Kadınlar ve Üreme Sağlığı Üzerindeki Riskler

GİRİŞ:

Geçtiğimiz yirmi yıllık süreçte, tüm dünyada çalışma yaşamına katılan kadın sayısı artmıştır. Bu gelişme özellikle, yapısal uyum politikalarını uygulayan gelişmekte olan ülkelerde işgücünün feminizasyonu olarak adlandırılmaktadır.i Çalışma yaşamına katılan kadın sayısındaki bu nicel gelişme, ne yazık ki nitelik açısından bir iyileşmeyi beraberinde getirmemiştir. Çalışma yaşamına katılımda, kadın ve erkekler arasında sayısal anlamda daralan açığın, nitelik açısından değerlendirildiğinde, kadınların işgücü piyasalarındaki konumlarının iyileşmesinden çok, erkeklerin işgücü piyasalarındaki konumlarının zayıflamasından bir başka deyişle yukarı doğru uyum sürecinden çok, aşağıya doğru uyumundan kaynaklandığı belirtilmektedir. ii

Genel olarak toplumsal yaşamda, özel olarak çalışma yaşamında kadını etkileyen ve kadınları bir risk grubu olarak değerlendirmemize yol açan temel etken, toplumsal cinsiyetçi işbölümü çerçevesinde şekillen toplumsal cinsiyet rolleridir. Bu roller çerçevesinde, kadının öncelikli sorumluluk alanı, yeniden üretim faaliyetleri olarak adlandırılan çocuk doğurma, bakımı ve ev içi işlerinin yapımıdır. Bu sorumluluklar, kadının çalışma yaşamına girişini zorlaştırmakta, ekonomik güçlükler nedeniyle bir şekilde çalışma yaşamına giren kaadın ise, hem üretim hem yeniden üretim faaliyetleri kaynaklı sorumluklar nedeniyle çalışma yaşamında bir risk grubu olarak ortaya çıkmaktadır. Kadınların bu şekilde bir toplumsal kurgu tarafından değerlendirilmesi, çalışma yaşamında kadın emeğinin ikincil olarak kabulüne yol açmakta, dolayısıyla düşük ücret ve olumsuz çalışma koşullarında çalışması bir anlamda meşruiyet kazanmaktadır.

Çalışma yaşamında çeşitli risklerle karşı karşıya kalan kadının, doğurganlıkla simgelenmesi nedeniyle, üreme sistemi üzerindeki riskler öncelikli olarak değerlendirilmektedir. Çünkü, kadının üreme sistemini etkileyen mesleksel riskler sadece kadınla sınırlı kalmamakta, etkileri gelecek kuşaklara aktarılmaktadır. Bu nedenle, söz konusu riskler, sağlıklı toplumun geleceğine konulan bir ipotek anlamına gelmektedir.

Bu bildirinin ana eksenini de buradan hareketle, kadınların üreme sağlığı üzerindeki mesleksel riskler ve bunlarla baş etme yolları oluşturmaktadır.

  1. ÜREME SAĞLIĞI AÇISINDAN KADINLAR ÇALIŞMA ORTAMINDA NEDEN BİR RİSK GRUBUDUR?

Çalışma ortamında, fiziksel, biyolojik, kimyasal, ergonomik nitelikteki çok sayıda etmen, hem kadın hem erkek çalışanın üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Bu noktada, riske sunuk kalma (maruziyet) açısından kadın ve erkek çalışan arasında ayrım yapmanın olanağı yoktur. Ancak, çeşitli nedenlerden dolayı bu risklerin üreme sistemi üzerinde yol açtığı olumsuzluklar kadınlarda farklılaşmaktadır. Bunlar;iii

  • Kadınlar, doğuştan germ hücrelerine sahiptir ve bu hücreler, bazı toksik etmenlere karşı, vücudun geri kalan hücrelerine oranla çok daha duyarlıdır.

  • Kadınlarda üreme mekanizması ve sağlığı, oldukça karışık bir hormonal dengeyi içermektedir ve bu denge dışsal aktörler tarafından kolayca etkilenebilecek özelliktedir.

  • Fetus, bu çevresel ve mesleksel aktörlere karşı oldukça duyarlı bir yapı sergilemektedir.

Tüm bu nedenlerden dolayı, üreme sağlığı ve bunun gelecek kuşaklara aktarımı açısından kadınlar çalışma yaşamında öncelikli bir risk grubudur.

II. ÜREME SAĞLIĞI ÜZERİNDE ÇALIŞMA ORTAMINDAN KAYNAKLI RİSKLER :

Çalışma yaşamında kadınların üreme sürecinde, mesleksel faktörlerden kaynaklı çok sayıda risk bulunmaktadır. Ancak bu konuda yapılan çalışmalar oldukça az sayıdadır. Bu riskleri görünebilir kılmak için, daha fazla sayıda araştırmaya gereksinim bulunmaktadır. Bir bütün olarak üreme sürecindeki riskleri şu şekilde tanımlamak olanaklıdır:iv

Gebelik öncesi dönem:

Genetik hücrelerde değişiklik meydana getiren çeşitli maddelere-mutagen- sunuk kalma, adet bozuklukları, cinsel fonksiyonlarda azalma, gebe kalmada güçlükler, kadın ve erkek üreme organlarında kanser ve çeşitli rahatsızlıklara yol açabilmektedir.

Gebelik Dönemi:

Gebelik döneminde fetusun normal gelişimini engelleyen teratojen olarak adlandırılan maddeler, plasenta(eş) aracılığıyla anneden bebeğe geçerek,

  • Fetusta fiziksel anormallikler, kemik ve organ bozuklukları, ilerideki dönemlerde çocukta davranış ve öğrenme bozukluklarına yol açmaktadır. Özellikle gebeliğin ilk 14-60 günü- bu bebeğin temel organlarının oluştuğu dönemdir.- çeşitli mesleksel tehlikelere sunuk kalma (maruziyet), fetusta kalıcı ve ciddi rahatsızlıklara yol açmaktadır.

  • İşten kaynaklı çeşitli risk faktörleri- işin tekrarı, stress gibi erken doğum riskini arttırmaktadır.

  • İşten kaynaklı riskler ile ÇEVRESEL faktörler- ev ortamında stress, alkol, ilaç, sigara kullanımı, sağlıksız koşullarda yaşama ve beslenme- ile birleştiğinde, fetusun zarar görme riski artmaktadır.

  • Bazı kimyasallara ve radyasyona sunuk kalma, düşük kilolu doğum riskinin arttırmaktadır.

Doğum Sonrası Dönem:

  • Çalışma ortamında, mesleksel zararlara sunuk kalma, anne sütünden çocuğa geçerek, bebeğin gelişiminde çeşitli riskler ortaya çıkarmaktadır.

  • Ayrıca direkt üreme sağlığı ile ilgili olmamakla beraber, anne ve babanın çalışma ortamından, giysi, ayakkabı ve ten yolu ile ev ortamına taşıdıkları çeşitli maddeler, çocuğun gelişimi üzerinde olumsuz etkiye sahiptir.

Tüm bu risklerin ana kaynağı çalışma ortamı olmakla birlikte, gözden kaçırılmaması gerekli nokta, çalışma ortamı kadar, çevresel faktörlerin de anne ve çocuğun sağlığı üzerinde önemli etkilere sahip olduğudur.

III. RİSKİN OLUMSUZ SONUÇLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER:

Genel kural, çalışma yaşamında, hem erkekler ve hem de kadınlar için, çeşitli mesleksel etmenlere sunuk kalmak, genel olarak sağlık özel olarak ise üreme sağlığı için çeşitli olumsuz sonuçları içinde barındırır. Ama bu olumsuzlukların derecesi, şu faktörlere bağlı olarak değişmektedir:

  • Sunuk kalma süresi: Ne zaman ve ne kadar süre ile sunuk kalındığı.

  • Doz: Maddeye ne miktarda sunuk kalındığı

  • Sinerji: Sunuk kalma etkilerinin aynı zamanda başka çevresel faktörler ile birleşmesi.

  • Bireysel farklılıklar: Bazı çalışanlarının diğerlerine göre bazı maddelere daha duyarlı olması.

  • Beslenme, ortopedik özürlülük, madde bağımlılığı, akciğer fonksiyonlarında düşüklük vb diğer etmenler

Tüm bu faktörler, mesleksel sunuk kalmanın sonuçlarını değiştirebilmektedir.

IV. ÇALIŞMA ORTAMINDA ÜREME SİSTEMİ ÜZERİNDE RİSK YARATAN MESLEKSEL FAKTÖRLER:

  1. Çözücüler(solventler) ve Organik Atıklar:

Toksik maddeler arasında yeralan birçok çözücü, ev ve çalışma ortamında kullanılmaktadır. Bu maddeler, solunum ve deri yoluyla hızlı bir biçimde organizmaya girmekte ve plesanta aracılığıyla fetusa zarar vermektedir. Laboratuar çalışanları, ilaç firmalarında çalışanlar, imalat sanayii işyerlerinde, kuru temizleme işlerinde çalışanların bu maddelere sunuk kalma riski yüksektir. Bu nedenle bu sektörlerde çalışan kadınlarda düşük riski, bu maddelere sunuk kalmayan kadınlara oranla yüksektir. Benzer şekilde organik atıklarda, düşük kilolu doğum ve erken doğum riskini arttırmaktadır.

  1. Tarımsal Böcek İlaçları (Pestisitler):

Bu ilaçlar, tarımsal işgücünün toplam işgücü içinde, tarımsal işgücü içinde de kadınların geniş yer tuttuğu ülkemiz gibi ülkelerde önemli bir risk faktörüdür. Hindistan’da yapılan bir araştırma, bu tür böcek ilaçları ve tarımsal zararlılara karşı kullanılan çeşitli maddelere sunuk kalan kadınlarda, düşük riskinin (%44), kalmayanlara (%8) göre oldukça yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.v

  1. İyonize Olan ve Olmayan Işınım (Radyasyon):

Özellikle sağlık uzmanları için bir risk faktörüdür. Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu (ICRP), gebelik sırasında, maksimum izin verilebilir doz oranını çok daha düşük bir düzeyde belirlemektedir.

  1. Ağır İş Yükü ve Duruşsal Faktörler:

Ağır iş yükü ve çalışma ortamında ayakta durarak iş yapma gibi faktörler, düşük kilolu doğum ve erken doğum riskini arttırmaktadır. Montreal’da Mc. Donald ve arkadaşlarının 30.000 kadın üzerinde yaptığı çalışmada, düşüklere ve düşük kilolu doğumlara yol açan faktörleri, uzun çalışma saatleri ( haftada 40 saatten fazla), fiziksel güç kullanımı ve ağır yük kaldırma olarak belirlemişlerdir.vi

Bu araştırmada, gebelik üzerinde risk yaratan mesleksel ergonomik faktörler için ise bir ölçek geliştirilmiştir. Buradaki ergonomik faktörler,

  • Duruş

  • Makine ile çalışma

  • Fiziksel güç sarfetme

  • Mental stress

  • Genel çevresel stressdir.

Her paremetre için, 0’dan 1’e kadar (1 en yüksek) puanlama yapıp, 5 paremetrenin puan toplamını, kadınların erken doğum ya da düşük kilolu doğum riskini tahmin etmede kullanmaktadırlar.

Sonuçta, çalışma yaşamında kadınların sağlık ve üreme sağlığına etkileri yapılan çalışmalar ile bilinebilen çok sayıda etmen bulunmaktadır. Bu etmenlerin etkilerini ortaya koyabilmek, risk yaratan bu etmenleri önlemeye yönelik program ve politikalar için önemlidir.

V. ÖNLEM ve POLİTİKALAR:

Çalışma yaşamında kadınların (ve erkeklerin) üreme sağlığını etkileyen tüm bu faktörlerin, en önemli özelliği ÖNLENEBİLİR nitelikte olmalarıdır. Bu riskleri önlemek, tazmin etmekten çok daha kolay ve maliyet-etkin bir yaklaşımdır. İnsan ile riski hiç karşılaştırmamak ana amaçtır. Ana amaç olan “sıfır risk”e ulaşmayı engelleyen bir çok etmen vardır: vii

  1. İnsan düşüncesinin sınırları,
  2. Bilimin sınırları,
    1. Pazara katılan yeni ürünlerle ilgili “sağlık-güvenlik-çevre” araştırmalarının yeterince yapılmamış olması,

    2. Yerine koyamama : Toksik maddeyi daha az toksik olanla değiştirmeyi başaramama,

    3. Kaynaktan yayılımı önleyememe,

    4. Toplu ve kişisel önlemler etkin bir sonuç alamama.

  3. Ekonominin sınırları,
    1. Sıfır riske ulaşmanın ve sürdürülebilirliğin maliyetinin karşılanamaması,

    2. Sıfır riske ulaşmak istemeyenler ile isteyenler arasında oluşan rekabet eşitsizliği,

3.3 Üretim zincirinin bütününün “sıfır risk” yaklaşımına ayak uydurmaması.

  1. Kültürel engeller ve bilinçsizlik,
  2. Bireysel varyasyon.

Bu nedenlerle, öncelikli amacın riskin minimize edilmesine yinelik politikalar olduğu görülmektedir. Kadınların gebelik ve doğum sürecinde, işyerlerinde uygulanan geleneksel politikalar, genellikle kadınları bu iş ve endüstriden dışlamak şeklinde biçimlenmektedir. Oysa yapılan araştırmalar, işyerlerinde mesleksel sunuk kalmanın, üreme sistemi açısından hem kadın hem de erkek üzerinde benzer olumsuzluklara neden olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, kadınları bu alanlardan dışlamak yerine, çalışma ortamını her iki cins açısından sağlıklı ve güvenilir hale getirmek önemlidir. Böylesi bir yaklaşım, 1996’da, WHO’nun 49. Dünya Sağlık Assemblesinde, HERKESE İŞ- MESLEK SAĞLIĞI yaklaşımında ve ILO’nun 1985’deki Genel Konferansı’nda, kadınlar için koruyucu mevzuatın teknolojik değişim ve bilimin ilerleme mantığı içinde tekrar düşünülmesi gerektiği ve üreme sağlığı açısından her iki cinsin bir tutulması gerektiği yaklaşımında da ortaya çıkmaktadır. Böylesi bir bakış açısı kadın-erkek ayrımı yapmaksızın, tüm işyerlerinde çalışanlara sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı sunmaktadır.

Ancak, bugün tartıştığımız KOBİ’ler çerçevesinde, bu işletmelerin kıt finansman kaynakları nedeniyle bu politika ve uygulamaları yaşama geçirmede ciddi sıkıntılara sahip olduğu kabul edilmelidir. Bu durum, bir yanıyla, KOBİ’leri iş sağlığı güvenliği açısından riskli işletmeler yaparken, bir yönüyle bu işletmelere yönelik iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine daha özgün bir karakteristik kazandırmaktadır. Bu tür işletmelerin özgün yapısı dikkate alınarak örgütlenmiş, işyeri ortak sağlık-güvenlik birimleri aracılığı ile çalışma ortamını daha sağlıklı ve güvenli hale gelmesini sağlayan “en iyi uygulama” örnekleri bulunmaktadır. Fişek Enstitüsü tarafından geliştirilen ve uygulanan model çalışma, 1996 İnsan Yerleşimleri Konferansı’nda (Habitat) en iyi uygulamalar sergisine seçilerek büyükbir başarı kazanmıştır.

Bu çerçevede, üreme sağlığı açısından çalışma ortamının güvenli hale getirilmesindeki öncelikli önerimiz PLANLI GEBELİK KAVRAMI’nda somutlaşan, kadın ve erkek çalışanın çocuk sahibi olma isteğini ve bunun zamanını işverene bildirerek, bu dönemde ve sürece özgün önlemlerin alınmasını sağlayan yaklaşımdır. Bu bir yönüyle üreme sürecinde çalışma ortamına özel önem verilmesini gerektirirken, diğer bir yönüyle nüfus planlamasına da katkıda bulunmaktadır.

İşyerlerinde iş sağlığı güvenliğine ilişkin oto-kontrol mekanizmaları çerçevesinde, kadınların üreme sağlığına ilişkin yapılması gerekenler ise şu şekilde sıralanmaktadır:

  • Sürekli ve gelişen risk analizlerinin yapılması

  • Tehlike odaklarının belirlenmesi

  • Bu tehlike odaklarına yönelik öncelikle koruyucu nitelikli önlemlerin alınması

  • Tehlikelere karşı sürekli olarak risk gruplarının ve işletme sahiplerinin eğitilmesi, bu eğitimde kadın işçilerin sorunlarını rahatlıkla anlatabilecekleri ve tartışabilecekleri ortamlar yaratılması

  • Bu çalışmaların tek bir işyeri ve sadece işyeri düzeyi ile sınırlı kalmaması

  • Etkin bir denetim mekanizmasını devrede bulunması gerekir.

Tüm bu çabalar, farklı disiplinlerden gelen uzmanların, bir arada ve eşgüdüm içinde takım ruhu ile çalışmasını gerekli kılmaktadır. İş sağlığı güvenliği bir takım oyunudur. Ulusal düzlemde politikaların oluşum uygulama ve denetiminde sosyal taraflar, devlet ve hükümet dışı kuruluşlar bu takım oyunun temel aktörleridir.

i Standing, G., (1999), “Global feminization through flexible labour: A theme revisited “,

World Development, Vol:27, No:3, pp:583-602.

ii Elson, D., (1999), “Labor Market as Gendered Institutions: Equality, Efficiency and

Empowerment Issues”, World Development, Vol:27, No:3, p:611-613.

iii Figa, Irene, “Reproductive Health and Occupational Hazards Among Women Workers”, Women and Occupational Health, WHO , Geneva, 1999,60-68.

iv ILO, Male and Female Reproductive Health Hazards in The Workplace, Bureau for workers activities,International Labour Office,1996.

v Kane, Penny, “Women and work in a changing environment”, Women and Occupational Health, WHO , Geneva, 1999,p:1-7

vi A.D Mc. Donald vd., ” Prematurity and work in pregnacy “, British Journal Of Industrial Medicine, Vol:45, No:1, 1988, p:56-62.

vii Fişek, A. Gürhan, Risk Grupları Ve Mesleksel Toksikoloji The Second International Symposium on Medical Geolıogy, Nutrition and Cancer ,(March 31-April 03, 2003 Military Cultural Center, Istanbul) Bildiri,