BOYA İMALAT SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ

I-GENEL PROFİL

Boya, günümüzde bütün sektörlerde kullanılan maddelerden biridir. İnsan eliyle üretilen her nesne, gerek daha güzel görünmesi gerekse korunması için boyanır. Boya denilince elbette akla gelen ilk kavram, renklerdir. Boyamak, aynı zamanda renklendirmekle de eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. En eski çağlardan beri, topraktan ya da bitki köklerinden son derece basit yöntemlerle elde edilen doğal boyaların, insanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

Günümüzde özellikle kadınlar; saçlarına, yüzlerine ve hatta el ve ayak tırnaklarına kadar boyalı ürünler sürmektedirler. Aynı zamanda gıda sektöründe de boyaların önemli bir yeri vardır. Yine tekstil endüstrisinin de en önemli aramallarından biridir. Nesnelerin üzerine sürülen boyalarla, insan cildine temas eden veya yenebilen boyalar arasında büyük farklar vardır. İnsan sağlığına doğrudan ya da dolaylı olarak zararlı olan boyalar, içerdikleri maddelere göre sınıflandırılmakta ve özellikle kozmetik ve gıda konusunda önemli kısıtlamalar bulunmaktadır.

Bu çalışmada, nesnelerin yüzeylerini kaplamak amacıyla sürülen, kimyevi boyalar üzerinde durulucaktır. Bu nedenle, bundan sonra boya denildiğinde, sentetik veya organik olsun, yüzeyleri örten, koruyan ve renklendiren boyalar anlaşılmalıdır.

Boya, özellikle inşaat ve diğer imalat endüstrisinin kullandığı en önemli ara maddelerden biridir. Boya; organik, metalik ve plastik kökenli pigment, bağlayıcı ve inceltici maddelerden oluşan, yüzeye sürüldüğünde sert ve ince bir film katmanı oluşturarak yüzeyi örten aynı zamanda dış etkenlerden ve oksitlenmeden koruyan toz veya çoğunlukla sıvı halde bulunan bir madedir. Boyaları renklendirmek için pigmentler kullanılır. Aynı zamanda, boyanın akışkanlığını arttırmak için de, çözücüler ve incelticiler yani tinerler kullanılır.

Birçok farklı çeşit boya bulunnmaktadır. İçerikleri bakımından yağlı, plastik, sentetik ve selülozik boyalar bulunmaktadır. Aynı zamanda hangi yüzeyde ve hangi endüstride kullanıldığına bağlı olarak havada kuruyan, buharlaşma ile kuruyan ve ısı etkisi ile kuruyan boyalar da vardır.

Ülkemizde endüstriyel boya üretiminin tarihçesi, 60 yıl kadardır. Türkiye’nin geç endüstrileşmesi nedeniyle kimyasal boya üretimi, diğer avrupa ülkelerinden oldukça sonra başlamıştır. Cumhuriyet ile birlikte, kimya endüstrisinde ihtiyaç duyulan nitelikli işgücünün yetişmesi ve yapılan yatırımlar, boya üretimini hızlandırmıştır. Türkiye, 2008 yılı verileri göz önüne alındığında Avrupa’nın en büyük altıncı boya üreticisi durumunadır. 80 milyar dolarlık dünya ticaret hacminden ise, 2 milyar dolarlık bir pay almaktadır. Aynı zamanda ülkemizde boya üretimi, son on yılda %200 artmıştır. Hammadde ve aramalına olan gereksinimden ötürü, önemli ölçüde ithalata dayanmaktadır. Bununla birlikte rekabet ve pazar bulma kaygısı nedeniyle, son zamanlarda kayıtdışılığın son derece yoğun olarak görüldüğü sektörlerden biri olma konumundadır. İş sağlığı güvenliği açısından tehlikeli olan kimyasalların kullanıldığı bir sektör olduğu için, kayıtdışılık daha da önemli hale gelmektedir. Sektör, yaklaşık 100 bin kişiye doğrudan istihdam sağlamaktadır.

II- BOYA İMALATINDA HASTALIKLAR VE TEHLİKELER

Boya imalatında, yoğun olarak sentetik maddeler kullanılır. Sıvı, toz veya buhar halde bulunabilen bu maddeler insan sağlığına son derece tehlikeli olabilmektedir. Çözücüler, incelticiler, pigmentler, reçineler insan sağlığına önemli hasarlar verebilirler.

Poliüretan reçinelerle kullanılan izosiyanatların zehirli dumanları kimyasal pnömonite* ve ciddi astım* rahatsızlıklarına neden olur. Bir kere bu dumanlara duyarlı hale gelen kişi bundan sonra iş değiştirmek zorundadır. Aynı tehlike formaldehit reçineleri ile çalışırken de mevcuttur. Boya, üretilirken de oldukça yüksek miktarlarda stiren buharı kullanılmaktadır. Bu da yukarıda sayılan hastalıklara neden olmaktadır. Klorlanmış Hidrokarbonlar gibi solvanlar sektörde sıkça kullanılmaktadır. Bunların solunması da ciddi tehlikelere yol açabilir ki bunların içinden önemli olanlarından birisi narkoz*dur.

Kurşun ve kurşun bileşikleri, boya üretiminde oldukça sık kullanılırlar. Kurşun buharı, toz ve bileşimleri sağlığa son derece zararlıdır. Belirli değerlerin üstünde sunuk kalınması -ki bu solunum, cilde temas veya yeme-içme yoluyla olabilir- kişiyi hasta eder. Bu nedenle kurşun zehirlenmesi* görülebilir. Boya imalatında kullanılan nitrik asitler ile kurşunun yaptığı bileşikler de ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Kurşun, ayrıca kan basıncında da ani değişmelere neden olabilmektedir.

Boya imalatında klor da yoğun olarak kullanılmaktadır. Klor, oldukça keskin kokulu ve yanmayan ve ayrıca havadan ağır bir gazdır. Astım ve bronşit gibi solunum yolları rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Nefes almakta zorlanma gibi akut rahatsızlıklar olduğunda hemen en yakın sağlık merkezine gidilmelidir.

Krom ve bileşikleri de boya imalatında sıkça kullanılır. Alkalikromat ve bileşiklerinin buharı ve tozu son derece tehlikelidir. Solunum yollarını tahrip edebilir ve ağır yanmalar meydana gelebilir. Ayrıca tozların açık yaralardan içeriye girmesi de, egzema* gibi cilt hastalıklarına neden olur.

Boyalarda ve parlatmak için kullanılan verniklerde, metanol adı verilen kolay buharlaşabilen sıvı bir madde kullanılır. Çok tehlikelidir, çünkü yanıcı ve daha da önemlisi hava ile karışımı patlayıcıdır. Solunum yollarında ve gözlerde iltihaplanmaya ve yanmaya neden olabilir. Yeme-içme yoluyla vücuda girmesi sonucunda, mide ve barsak yollarında önemli sorunlara yol açabilir. Belirli bir miktardan fazla sunuk kalmak, körlüğe bile neden olabilir.

Bu tehlikeli kimyasallara sunuk kalmak yanmalar, nefes darlığı, mide bulantısı, baş ağrısı, görme bozuklukları gibi aniden kendini gösteren hastalıklara neden olabilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, aniden kendini göstermeyen hastalıklar da birikim yoluyla sonradan ortaya çıkabilmektedir.

Ayrıca boya endüstrisinde çalışanlar, akciğer kanseri* ve lösemi* gibi risklerle karşı karşıyadır.

Benzen, metanol, asbest, oksalik asit, krom, klor ve katran gibi maddeler kansere neden olabilmektedir.

III- BOYA SEKTÖRÜ İŞÇİLERİ İÇİN SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ

Kullanılan kimyasalların buharları, dumanları, kokuları ve bunlarla birlikte tozlar solunum yollarını son derece olumsuz etkilemektedir ve daha önce sayılan birçok hastalığa neden olmaktadır. Bu risklere karşı son derece iyi çalışan yerel cebri çekişli havalandırma sistemlerine(Local Exhaust Ventilation –LEV-) gereksinim vardır. Bunlarla birlikte solunum koruyucu donanımlar olan maskeler, solunum cihazları kullanılabilir. Kişisel Koruyucu Donanımların kullanılması bu sektörde çalışanların sağlık ve güvenliği için son derece önemlidir. Ortamdaki tozu süzmek için uygun toz maskeleri kullanılmalıdır. Diğer tehlikeli ve öldürücü olan gazlara karşı korunmak için ise sadece tozları süzen maskeler yeterli olamaz. Bunun için havayı süzebilecek solunum maskeleri ve aygıtları gerekmektedir.

Üretim sırasında, genellikle bu kimyasalların buharlarını ortamdan çekmek konusunda, havalandırma sistemleri yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle tehlikeyi öncelikle kaynakta durdurmak çok önemli olsa da, burada kişisel koruyucu donanımların kullanımı da çok önemlidir. Çünkü çalışanlar ortamda bulunan havalandırma teçhizatlarına güvenerek bazen umarsız davranmakta ve bu da insan sağlığına çok ağır zararlar verebilen maddelere karşı işçileri korumasız bırakmaktadır.

*

Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin gereksinim ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür; daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir.

Astım, solunum yollarının ataklar halinde gelen tıkanmaları ile kendini gösteren kronik bir hastalığıdır. Astımda solunum yollarının şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bu uyarılar hastalarda hırıltı ve öksürüğe yol açar.

Egzama(dermatit) derinin iltihabıdır ve çoğu zaman kaşıntılı seyreder. Genellikle allerji nedeniyle oluşur; ama duygusal sıkıntı da egzamaya yol açabilmektedir. Bazen de egzama görünür hiçbir neden yokken çıkmaktadır. En sık görülen egzama tipi, allerjik kökenlidir. Tıp dilindeki adı “atopik dermatit” olan bu hastalık çoğunlukla astımlılarda ve saman nezlelilerde görülür. Saman nezlesi, çiçek tozlarının neden olduğu allerjik bir hastalıktır.

Lösemi, (kan kanseri) ya da ilik kanseri olarak da bilinen bir hastalıktır. Kemik iliğinde kan yapımından sorumlu hücrelerin kanserleşmeleri sonucunda gelişir ve aslında tek bir hastalık değildir; çok değişik tipleri vardır. Kanserleşen ilik hücreleri sağlıklı kan üretmedikleri gibi, iliği istila etmek suretiyle sağlıklı kan üretebilecek hücrelere de yer bırakmazlar.

Kurşun zehirlenmesi 2’ye ayrılır: 1-Akut zehirlenme, suda eriyen veya çabuk emilen kurşun bileşiklerinin ağız yoluyla alınmasıyla ortaya çıkar. 2-Kronik zehirlenme, inorganik veya organik kurşun bileşiklerinin ağız, deri veya solunum yoluyla sürekli alımı sonucu ortaya çıkar. Kurşun zehirlenmesinde genellikle ilk yakınma şiddetli ve kolik niteliğinde karın ağrısıdır. Sindirim sistemi, merkezi sinir sistemi bozuklukları ile kansızlık en önemli bulgulardır. SSK yıllıklarına göre Türkiye’de en çok sık bilinen meslek hastalıklarındandır.

İlk kez Yunanlılar tarafından kullanılan,’anestezi’ terimi; duyarsızlık, hissizlik duyuların geçici olarak kalkması anlamına gelmektedir. Alman tıbbında ve Türkiye’de bazı insanlar arasında Genel Anestezi deyimi yerine Narkoz da denilmektedir. Narkoz, anestezi ile eş anlamlı gibi görülüyor olsa da, tam bilinç kaybı olmadan, duyarlılığın ileri derecede ortadan kalkmasıyla oluşan belirgin uyuşma halidir.